İçindekiler
Merhaba İnternet sakinleri,
Karantina Günlükleri serimizin 8. yazısı olan terk edilmiş zamansız mekanlar ve şehirler yazımıza sefalar getirdiniz. Akli dengenizin emniyet kemerlerini taktıysanız vakit kaybetmeden konuya girelim. Karşınızda terk edilmiş zamansız mekanlar ve şehirler.
Yalnızlık
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:
Akar, akar yalnızlık ırmaklarca.
Rainer Maria Rilke
Türkçe çeviri: Behçet Necatigil
1875 doğumlu şair Rainer Maria Rilke, terk edilmişliği veya ıssızlık duygusunu lirik bir aktarımla şiire aktarmayı başaran en başarılı şairlerden birisidir. (Elbette şahsi görüşüm sadece). Terk edilmiş şehirler ile ilgili bu yazımın ilham perisi kendisidir…
Gelin ıssız yerlerde bir gezintiye çıkalım. Müzik de eşlik etsin gezimize…
Doel Belçika: Sanatçıların işgal ettiği hayalet şehir.
Doel, şu anda yıkım tehdidi ile karşı karşıya olan, Belçika’daki Scheldt Nehri yakınında bulunan 700 yıllık bir köydür. Köyü yıkma planı açıklandığında, köy sakinleri durumu protesto etti ve yıkımı birkaç on yıl boyunca başarıyla durdurdu, ancak hükümet ısrarlıydı. Üstelik bazen ağır bir müdahaleyle ( 2008’de tahliyeyi zorlamak için köye 100 kişilik bir çevik kuvvet polisi gönderilmesi gibi) köyün üzerindeki baskıyı arttırdı. Bir zamanlar gelişmiş olan köy, şimdi molozla kaplı sokakları ve evlerin arasında büyük çirkin boşlukların belirdiği, savaşla parçalanmış bir bölgeye döndü. Kısacası 90’larda köy tamamen terkedildi. Fakat halk ayrılmaya başladıkça, farklı bir grup Doel’i ele geçirdi. Avrupa’nın her yerinden sanatçılar Doel’i yavaş yavaş sanatsal bir tuval haline getiriyorlar. Hatta sanatçılar bu eserlerin orayı açık hava müzesine çevirerek yok olmaktan kurtulması için bir umut olacağına inanıyorlar.
Kolmanskop, Namibia : Elmas ve zenginlik hayallerinden ıssız yalnızlıklara gebe hayalet kasaba
Kolmanskop 1910’lu yıllarda elmas patlaması sırasında Afrika’nın en zengin şehirlerinden birisiydi. Bu yüzden Namibya Çölünde bir vaha gibiydi. 1908’de demiryolu işçisi Zacharias Lewala parlak bir taş buldu ve onu demiryolu şefi August Stauch’a götürdü. Kısacası bu küçücük köyün hikayesi o zaman başladı. Fakat köyde elmas bulanlar bu sırrı saklayamadı. Kısa sürede elmas arayan maceracı ve aç gözlü bir kitle çekirge sürüsü gibi kasabayı sardı.
İki yılda benzersiz bir şehir gelişimi gerçekleşti; Birkaç yıl içinde Kolmanskop Afrika’nın hatta dünyanın en zengin şehirlerinden biri oldu. Bu şekilde geliştirilen altyapı o zamanlar eşsizdi; 1911’den itibaren kasabada elektrik, lüks taş evler, kumarhane, okul, hastane, buzdolapları için buz üretecek bir buz fabrikası, tiyatro, balo salonu, spor salonu, bowling salonu, tuzlu su dolu özel yüzme havuzu ve çok daha fazlası vardı, lakin burada sayıları 400’den az elit bir kitle yaşıyordu. Dikkat çekici olan, maden firmasının hastaneye Afrika’da kullanılan ilk röntgen cihazını yerleştirmiş olmasıdır. Ancak bu elmas yutmuş olabilecek işçileri kontrol etmek için yapıldı.
I.Dünya Savaşı’na kadar buradan 1 ton elmas çıkarılmıştır. Ancak 1914’te savaşın patlak vermesiyle üretim neredeyse sıfır oldu, Alman kolonisinin kaybedilmesiyle Alman elmas madenciliği sona ermiş ve bir dönem kapanmıştır. Sonuçta çöle teslim olan bir hayalet şehir ve her gezgin fotoğrafçının rüyası…
Fukushima, Japonya: Gidenlerin hep bir gün dönmeyi hayal ettikleri kent.
Haydi müzik… Dünyaca ünlü Japon piyanist Nobuyuki Tsujii’nin Tsunami kurbanları için bestelediği eseri “Elegy for the victims of Tsunami”
2011 yılında Japonya ne yazık ki 9.1 şiddetinde muazzam bir depremle sarsıldı. Bununla birlikte henüz insanlar kendilerine gelemeden dev bir tsunami, sahil kasabalarını yok olmanın eşiğine getirdi. Felaketin boyutları inanılmaz büyüktü. Japon bir arkadaşım bana bir keresinde şakayla karışık şöyle demişti: ” Bence japonların Godzilla ve King Kong gibi şehirleri yakıp yıkan dev canavarlara düşkünlüğünün sebebi yaşadığımız coğrafya. Bizler için Godzilla, King Kong ve yerle bir olmuş kentler fantastik bir şey değil. 2011’de bunu yaşadık. Ancak bu canavarlar Japon bilinçaltında doğal felaketleri simgeliyor bence. Japonya’da hayat böyledir… Bazı günler işe yetişmek için koşturup aceleyle kahvaltı edersiniz. Bazen de bir sabah uyanıp evinizin üstünde okyanustan bir ziyaretçiyle baş başa kalırsınız.
Bu videoda Fukushima’yı görebilirsiniz.
Sular altında kalan Fukushima Nükleer Santral’i çalışmaz hale geldi. Zaten panik halinde olan halkı gören hükümet, felaketin büyümemesi için Fukushima’yı derhal boşaltmaya karar verdi. Japonya hükümeti şehri tekrar açmak için çabalasa da hayalet şehir ne yazık ki hiç bir zaman eskisi gibi olamadı.
Nükleer santralleri kurdele kesip, alkışlayarak kutlayan sevgili Türk vatandaşlarımız aşağıdaki videoyu lütfen sonuna kadar izleyiniz.
Oradour-sur-Glane, Fransa : Dile getirilemeyen acıların kasabası
Yine müzikle devam edelim. Yerushalayim Shel Zahav
Ben yazım için kurtulanların videosunu seçip koydum ama Oradour-sur-Glane’den sadece 6 kişi kurtulabildi. Şirin veya sakin bir kasaba olan Oradour-sur-Glane’nin sakinleri 1944 yılında bir haziran sabahı güneşli bir havaya uyandılar. Çocuklar okula gitmiş, anneler kurulan pazara alışverişe gidiyorlardı. Fakat bir anda bu güzel gün ne yazık ki kana bulandı. Nazi askerleri bir anda kasabayı sarmıştı. Suçları Fransız Direnişi’ne yardım etmek ve direnişin kaçırdığı cani bir SS subayının sözümona kasabada rehin tutulmasına yardım etmeleriydi.
Bugün onur ödülü almış olan Le Chambon-sur-Lignon Köyü gibi vahşetten veya toplama kamplarından kaçan ailelere evlerini açıp baktıkları da söyleniyordu. Köyün erkekleri kimlik kontrolü için büyük bir ahıra toplandıklarında makineli tüfekler çoktan kurulmuştu. Erkeklerin bacakları makineli tüfeklerle tarandı. Sonrasında hareket edemez haldeki yaralıların bulunduğu ahır kilitlenerek ateşe verildi. Köyün büyük kilisesine kapatılıp ateşe verilen kadın veya çocukların arasından ise sadece tek bir kadın Madame Rouffanche kurtulacaktı. Madame Rouffanche sonrasında ölene kadar bu kasabada tek başına yaşadı.
Kasabanın tamamı naziler tarafından ateşe verilmiştir. Ertesi gün cesetleri yok etmek için bir tabur asker köye gelir. Fakat ceset sayısının fazlalığından işi beceremeyip bir kaç saat sonra bu ölü kenti terk etmek zorunda kalırlar. Burası günümüzde savaşların doğurduğu barbarlığın bir anıtı olarak korunmaktadır. Dünyanın her yerinde böyle kentler kasabalar bulabilirsiniz. Sakinleri katledilen yerler. Bu yüzden hayalet kasabaların çoğu hüzünlüdür çünkü kimse isteyerek ve severek doğduğu, sevdiği, yaşadığı yerleri terk etmez. Son olarak bunun ülkemizdeki en büyük kanıtlarından birisi var.
Kayaköy : “Nasıl olsa geri döneriz.” diye şarkıları dahil her şeylerini geride bırakıp gidenlerin köyü.
Kayaköy çoğumuzun bildiği üzere mübadele sırasında boşalan Rum köylerinden biri. Hakkında herkes çok yazıp çizdi. Tarihçesini veya neler olduğunu ayrıntılarıyla pek çok farklı kaynaktan öğrenebilirsiniz. Ben bu listeye Kayaköy’ü ekledim çünkü o benim kendi gözümle gördüğüm, dar sokaklarında gezdiğim bir köy. Belli ki bir zamanlar burada yaşayanlar çok sevmişler köyleri Levissi’yi. Çocukların oyun seslerini, kadınların gülüşmelerini duyacak gibisiniz ama en çok müzik geliyor orada kulağıma. Ahh! Rembetiko!!. Anadolu’dan gelen rumların ağlatırken dans ettiren, güldürürken, süründürürken o şarkıları, hasret türküleri. Aşkın, uyuşturucunun, içkinin, sürgünün, gurbetin müziği. Gayrı meşrulara selam olsun! Dünyanın her yerindeki terk edilmiş, bazen de terk edilmek zorunda bırakılmış, yalnızlaştırılmış şehirlerinin şerefine açın rakıları, uzoları. Benden size gelsin en güzel Rembetiko şarkıları.
Son olarak, “Karantina Günlükleri İnternetin Garip Köşeleri: Bölüm 8: Terk Edilmiş Zamansız Mekanlar ve Şehirler” yazımızı beğendiyseniz:
“Karantina Günlükleri İnternetin Garip Köşeleri: Bölüm 7 Kırmızılı Kadın”
“Karantina Günlükleri İnternetin Garip Köşeleri: Bölüm 6”
Tüm “Karantina Günlükleri” serisine buradan ulaşabilirsiniz.