İçindekiler
Merhaba İnternet sakinleri,
Karantina Günlükleri serimizin 6. yazısına sefalar getirdiniz. Akli dengenizin emniyet kemerlerini taktıysanız vakit kaybetmeden önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim.
Dünyanın en bahtsız bedevi insanı: Avukat Takehiro Karasawa
Normalde üyelerin anonim olduğu bu tarz doxxing olaylarında hukuk şirketlerinin yapabileceği fazla bir şey yoktur ve genelde kurbanlara forumda aktif olmayı keserek doxxerların onları unutmalarını beklemelerini tavsiye ederler. Fakat genç ve hırslı bir avukat olan Karasawa internet konularında uzman olduğunu iddia edip “Ben bu işi çözerim.” demiş ve ne yazık ki biraz kibirli bir şekilde uzman olduğunu iddia ettiği piranha dolu bu mecraya tabiri caizse donsuz atlamıştır.
“Ben 2chan’i çok iyi bilirim. Doxxerları öttürürüm.” diye takılan ama aslında hayatı boyunca hiç takılmadığı bir grubun içine dalan Karasawa 2chan sitesindeki bütün forum alt kollarına hukuki bir dille tehdit mesajı göndermeye karar verir. Sitenin admininden müvekkili Hasegawa hakkında konuşan ve onu doxxlayan herkesin IP numarasını ve orjinal isimlerini talep eder. Bunu yaparken de 2chan gibi bir forumda kendi ismini kullanıp bir de e-malini vermiştir. (Bunun hukuk bürosunda çaycı olsam vallahi adama gider konuşurdum “Karasawa yapma ablacığım, bak çok fena yakacaksın kendini. Bırak troller kendi aralarında halletsinler. Sen soğuk bir şeyler iç. Hadi ablasının bi tanesi kalk o bilgisayarın başından. Bilmediğin ortamlara atlama tombul yanaklım” derdim.)
Bi dur be Karasawa!
Ne yazık ki Karasawa’yı durduran olmadı ve 2chan gibi köpek balıklarıyla dolu, dünyanın belki de en tehlikeli hacker ve trollerinin bulunduğu anonim bir forumda kendini ifşa edip durdu. Bir anlamda müvekillini kurtardı ama kendisi 8 sene sürecek olan ve hala devam eden internet tarihinin en büyük doxxing ve linç kampanyasının kahramanı oldu.
LOLcow?
LOLcow genel olarak internette kendini fazla ciddiye alan ve ince derili kişilere takılmış bir isimdir. 2chan ve 4chan gibi forumların bazı üyeleri bu tipleri provoke eder, sonra da zevkle sinir krizi geçirmelerini seyrederler. IŞİD’e katılan bazı avrupai tipleri bile LOLCOW yapmışlardı. Hesaplarını bulup….off neler, neler…
Doxxingin d’sinden hackingin h’sinden anlamadan kendini konunun uzmanı ilan eden Karasawa ne yazık ki ideal bir LOLcow’du. Önceleri komik ve hafif sataşmalarla başlayan bu olay ne yazık ki kısa sürede karakter suikastine dönmüş ve Karasawa’ya düzenlenen saldırıların dozajı artmaya başlamıştır. Daha önce eşine rastlanmamış boyuttaki bu propaganda destanı için netizenler internetin tüm gücünü kullanmaya başlamışlardır. Meme’ler, videolar, fotoşop, sahte twitter hesapları, anime çizgi filmler gibi her türlü içerik kullanılmış ve Karasawa’nın adı Japon internetinin tamamını virüs gibi sarmaya başlamıştır.
Karasawa ise hala siteye girip üyeleri tehdit etmeye ve ip numarası taleplerine devam ediyordu, fakat konuya hiç hakim olmadığı artık ortaya çıktığı için karşısındaki kesim her geçen gün daha da cesaretleniyordu. Bir süre sonra sadece internette ürettikleri bu içerikler grubu tatmin etmemeye başladı. Artık daha yaratıcı olmanın zamanı gelmişti.
Siyah şapka hackerlar mı?!?! Karasawa kaç kurtar kendini ablacığım 🙁
2015 yılında KRSW Locker adındaki bir ransomware pek çok bilgisayara bulaşmaya başladı. Bütün Asyayı etkisi altına alan bu virüs çok kolay bulaşıyordu. Virüs bulaştığı anda bilgisayarınız kitleniyor sonrasında da Karasawa’nın bir fotoğrafı ve “Ben hacker avukat Karasawa bilgisayarınızda illegal işler yaptığınızı tespit ettiğim için aletinizi kilitledim. Hukuk büromun adına 48 saat içerisinde 30.000 Japon Yeni değerinde bitcoin göndermezseniz bilgisayarınızdaki her şeyi sileceğim.” yazan bir mesajla karşı karşıya kalıyordunuz. Karasawa olaylarını bilmeyen ortalama bilgisayar kullanıcı bu tombul suratlı adamdan nefret edip “Mahvettin ulan bizi!” şeklinde adamcağızı polise şikayet etmeye başlamışlardı. Karasawa yıllar sonrasında nihayet “Ben Hacking, doxxing bunların hiçbirini bilmem. Anlamam ben yapmıyordum. Ben ne yaparım??!! ” diye itiraf etse bile olaylar ilk başladığında salak gibi kendi hesabından yaptığı “Ben Hackerları iyi tanırım, doxx uzmanıyım” gibi demeçleri halka servis edilmiştir. Karasawa ne yapsa kurtulamadı. Hukuki olarak adını temizlese de aslında olaylar yeni başlıyordu.
İşler iyice çığrından çıkıyor…Tarikatler, propaganda, bombalar!!!
2015 sonlarına doğru Karasawanın çalıştığı hukuk firmasının adı olan Koushin’den yola çıkarak 2chan sakinleri olayı tarikat boyutuna taşıdılar. Kendilerine tarikat süsü veren bu kitle isimlerini Koushinite olarak belirleyip, üniversitelerde broşürler dağıtarak üye toplamaya başladılar. Artık olay siber alemden gerçek dünyaya taşmıştı. İşid ve Daeş gibi aşırı uçtaki tarikatlara benzer şekilde organize olan ve militarize hale gelen örgüt Karasawa’yı bir çeşit kötü tanrı ilan ederek grubun üye sayısını günden güne çoğaltmaya başladılar. Sıradan bir adam olan Karasawa bugün neredeyse çoğu Japon netizenin tanıdığı bir ünlüye dönüşmüştü. Örgüte katılmak isteyenler 4 ayrı kola yönlendiriliyorlardı.
Departman 1: Araştırmacılar
Bu bölümün üyeleri kendilerini manyak bir şekilde tamamen Karasawa’yı takip etmeye ve hakkındaki her şeyi öğrenmeye adayan gruptu. Adamı işinden, evine takip ediyor ve hatta evinin tam lokasyonunu çözüp orada da gözetlemek için drone’lar kullanıyorlardı. (Japonya’da şebeke suyuna ne katıyorlar? Ne içiyor bu adamlar? Tek bir kişiye bunca enerjiyi harcamak…Ben anlamadım ki!!) Araştırma departmanının en yaygın ritüelinin adı Kenma’ydı. Kenmacılar Karasawa’nın evine,iş yerine veya takıldığı mekanlara bir çeşit hac ziyareti yapıp oralara garip etiketler bırakırken kendilerini videoya çekiyorlar sonra da bu videoları nicovideo gibi japon video paylaşım sitelerinde paylaşıyorlardı. Obsesif Departman bunlar.
Departman 2 : Misyonerler
Şimdilerde “Fake News” dediğimiz olayın ilk mimarlarından olan misyonerler Karasawa hakkındaki yalan, yanlış bilgileri internete yaymakla yükümlüydüler. Bu üyeler Wikipedia makaleleriyle oynayarak, Twitter hesaplarını ele geçirip modifiye ederek, hatta Google haritalarda sokak isimlerini değiştirip her yere Karasawa’yı sokuşturarak adamı türlü suçlara bulaştırmakla uğraşıyorlardı. Taliban üyeleriyle ilgili bir yazıda bile şakk diye “Karasawa yeni üyemiz” diye bir haber çıkıyordu. İŞİD lideriyle resimleri fotoşoplanıyor, hatta terör örgütlerine ait hesaplar hacklenip, hesabın sahibi espri anlayışı çokta olmayan teröristler Karasawa’yı gördükçe ” Kim ula bu tombul surat?!” diye sinir krizleri geçiriyorlardı.
Departman 3: Kültür, Sanat
Bu bölümün üyeleri adından da anlaşıldığı gibi tamamen içerik üretmekle uğraşıyordu. Yüz binlerce resim ve fotoğraf çıkartan bu departman örgütün oldukça çalışkan ve sanatçı ruhlu bir koluydu. Genellikle üniversite öğrencisi genç grafikerler ve çizerlerden oluşan bu grup, çizgi filmler, pokemon kartları, şarkılar, filmler aklınıza ne gelirse her mecrada takılıyorlardı. Ortak konu her zaman avukat Karasawa olmak koşuluyla.
Departman 4: Waru-imo Militanları
En tehlikeli departman 137’ler olarak bilinen Waru-imo departmanıydı. Bu gruptakiler Karasawa ve ailesine ölüm tehdit mesajları göndermekle ve telefonlarda taciz etmekle uğraşıyorlardı. Bu da yetmiyor, evine ve iş yerine şüpheli paketler bırakıyor ve Karasawa’nın adıyla ülkenin her yerine bomba ihbarları yaparak resmen Japonya’yı terörize ediyorlardı.
Bu psikopat ruh hastalarından birisi kısa süre önce yakalandı. Ryota Ando…
Karasawa adına sayısız bomba ihbarı yapan Ando yakalandığında “Karasawa bizim oyuncağımız. Ben sadece oyuncağımızla oynuyordum.” diye açıklama yaparak akıllara durgunluk verdi. Şunun aşağıdaki resimdeki sırıtışına bakın!! Böyle sırıta sırıta mahkemeye gittiği bir sürü videoları var. Evlerden uzak !! Palu ailesini bile aratır bunlar!! Bunun gibi ortalama 7000 kişi sadece Waru-imo departmanında var. Nasıl yakalayacaklar bütün Ryota Ando’ları ben de bilmiyorum…
Bu kabus biter mi?
2016 yılında artık Karasawa destanı internetten taşıp gerçek dünyaya tamamen sızmış durumdaydı. Tokyo şehri her gün ama her gün gizli IP adreslerinden ve telefonlardan Karasawa adıyla bomba ihbarları almaktaydı. Avukat Karasawa televizyonlara çıkıp kendi prestijini lekeleyen bu olayları halka anlatmaya çalışsa da bunlarla baş edemiyordu. Adamın aile mezarına kadar bulup sprey boyayla yazılar döşenmişler. İçinde videolar olan usb’ler hala avukatın babasının mezarının üzerinden çıkıyor.
Bu yazıyı tamamladığım gün Twitter’da arama yaptığımda son mesaj 4 dakika önce atılmıştı. Adına açılan sayısız hesap durmaksızın Twitter’da paylaşım yapıyor.
Bitmek tükenmek bilmiyorlar.
Karasawa Destan’ı nasıl sonuçlanacak?
Ben açıkçası bu işin hiç bir zaman biteceğini sanmıyorum. Bu aşamada bu Doxxingi durdurmak için sanırım Japonya’nın yarısını içeri atmaları gerekebilir. Peki bu durumun ülkede yankıları ne oldu? Aslında Karasawa olayı Japonların interneti kullanma şeklini tamamen değiştirmiş durumda. Japonya’da nete kolay kolay kimse gerçek adını koymaz, resimlerini mozaikle gizler vs. yoksa ilk yanlışında adamı Karasawalayacak bir sürü manyak dolu memleket.
Google’da “Japonya’da Facebook kullanımı” diye aratınca direk çıkan bir sürü makalede Facebook CEO’ları ağlıyor resmen. “Biz niye büyüyemiyoruz bu Caponyadaaağ?!?! Biz bütün dünyayı ele geçirdik Instagram ve Facebook’la. Caponlar suratımıza bakmıyor ahı ahı ahı?!?” Ellerinde de grafikler şu aşşağıdaki gibi:
Grafiğe bakıp, bakıp vızıldıyor Facebook kodamanları “Line ne ulan?!?!” diye. Japon halkının Google’da Facebook ile ilgili yaptığı en fazla arama şu cümle “Facebook hesabımı nasıl tamamen kapatırım?” Alın artık mesajı Facebook CEO’ları! Bir de her sene milyonlarca dolar gömüyorlar tanıtıma, PR’a. Bakınız anonim takılabildikleri Twitter’ın kullanım oranları daha iyi. Yine de Line’ın yanından geçemiyor. Line orada Tinder, Facebook,Uber olarak iş görüyor. Japon kültürüne “Ehehe sushi,anime” Kore kültürüne “Vaay kimchi, kpop” derseniz böyle patlarsınız işte. Naver Kore’de Google’a tur bindirmiş durumda, TaoBao Çin’de EBay’i gömüyor, Facebook kadrosuysa Japonya’da senelerdir şu modda:
Gece gece ne giydirdim Facebook’a durduk yere. Ama sevgili okurlar ben sevmiyorum bu Facebook kurucu Mark Zuckerberg’i. Haklı sebebim de var. Reddit’te geyiği dönmüştü bunun. Adam her fotoğrafında hani bütün zombi filmlerinde bir karakter vardır: Isırılır ama kimseye söylemez, herkesten saklar ısırıldığını… sonunda da millete saldırıp, beyinlerini yemeye kalkar. Her fotosunda o surat ifadesi var resmen. “Zombi beni ısırdı. Gizlemeliyim,saklamalıyım!!”
Neyse bu uzun Karasawa destanını burada noktalayayım. Karantina günlükleri sayfasında yakında yine görüşürüz. Siz bunu bitirene kadar yenisi gelir zaten. Kawaii kalın Dadaşlar:)
Bu yazının redaksiyonunu yapacak olan biricik kardeşim, usta editör Tankut’a Allahtan sabır diliyor ve küfürsüz sitemleri yazması için aşşağıda kendisine ufak bir köşe bırakıyorum. Bak kalbimi bıraktım oraya…
Editör Kardeş Dipnotu: Allah belanı verse mi acaba? 🙂
Karantina Günlükleri yazı dizisinin diğer bölümleri:
“Karantina Günlükleri: Bölüm 1“
“Karantina Günlükleri: Bölüm 2”
“Karantina Günlükleri: Bölüm 3”
“Karantina Günlükleri: Bölüm 4″
“Karantina Günlükleri: Bölüm 5”