İçindekiler

Merhaba İnternet Sakinleri, Karantina Günlükleri serimizinin ilk yazısına hoş geldiniz.

Karantina ve pandemi dönemlerinde hepimiz çoğunluk evlerdeyiz. Evde hayat malum. Bir süre milletçe DIY projeler yaptık, Netflix alemlerine daldık, mutfaklarımızı pastaneye çevirdik.

Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu anlatsam kotanız kalmaz resmen. Evine taş fırın yaptırmaya kalkan arkadaşım da oldu, gecenin 4’ünde başıma çöküp “Kanka ben kafaya taktım apocalypse gardening (Kıyamet günü bahçeciliği?) işine giriyorum.” diye tutturup beynimi yakan da… “Büyük savaş çıkıp, zombiler ortalıkta salınmaya başladığında aç kalmayı unut. Domatesimiz, lahanamız her birşeyimizle bahçemiz hazır olacak. ” diye böbürleniyor bir de. Ne yapayım? Bunlar da arkadaş işte atsan atılmaz, eksen ekilmez. Ben de 3. Dünya Savaşı’nın büyük bir ihtimalle nükleer bir savaş olacağı gerçeğini kendisinden gizleyerek ve naçizane kalbini kırmadan bana göndereceği radyoaktif “glow in the dark” domateslerle ne gibi DIY projeler yapılabileceğini düşünüyorum. İşte böyle önemli meselelere kafa yorarak geçiyor karantinada hayat.

Sonuçta düşündüm taşındım. Acaba internetin garip köşelerinde kalmış pek bilinmeyen, bazen bilinmemesi belki de hayırlı olan bu kitleler ve küçük gruplardan sürekli bir yazı dizisi çıkar mıydı? Eldeki malzemelerimi inceledikten sonra önümüzdeki 42 sene boyunca yetecek malzemem olduğunu gördüm. Buyurun o zaman İnternetin Garip Köşelerinin en birinci yazısına. Hakkınızda hayırlısı olsun. Pandemide bu tipleri okuyup okuyup evde hayat güzelmiş konseptine kendinizi iyice alıştırırsınız artık.

Pony Festival Ama Öyle Böyle Değil!!!

Karantina Günlükleri
Amca Ne olmuş sana böyle?!? Gözünü seveyim Amcaa…

Hikayemiz iki gece önce forumda takılırken Kyoto’dan bir arkadaşın bana bazı ilginç hobilerinden bahsetmesiyle başladı. Aslında buna pek hobi de denemez. Arkadaşım bu işe gönül vermiş. Sohbete “Atları sever misin?” sorusuyla giriş yaptığında zaten nasıl bir tavşan deliğine düşeceğimi tahmin etmiştim çünkü arkadaşın GBT’si genelde böyle garip uğraşlarla dolu. (Kıyamet bahçeciliği de bundan çıkmıştı.) Ama zararsız ve son derece iyi niyetli bir insandır. “Atlara sapık hisler falan beslemiyorsun değil mi ruh pastası?!? Bak seni forumdan banlarım ve yetkili mercilerede anında ispiyonlarım.” dedim buna hemen. “Yok yok” dedi “Asla bir hayvana zarar vermem sadece…işte ben…bazen at olmayı seviyorum. Arkadaşlar var toplanıyoruz. Yarış atları var, şov atları var “dedi ve bende film koptu.

Fakat bu bana atlar diyince nedense beni bir gülme aldı çünkü aklıma gardaşım geldi.

Küçük bir erkek kardeşim var. Kendisinin pek çok eğlenceli özelliği olmakla beraber en önemli özelliklerinden birisi cümlelerinin herhangi bir yerine at kelimesini ekleyip çılgınca eğlenebilme potansiyelidir. Mesela bunu telefondan ararsın “oğlum nerdesin?” dersin “alışveriş merkezindeyim” der “e naapıyorsun bir şey mi alıyorsun?” diye sorarsan “at alıyorum.” der. Diyelim ki bir partiye gidecek yanında tanımadığımız bir arkadaşını getiriyor “kimi getiriyorsun” yanında dersen “at var; at getiriyorum.” der. Saçma olan her soruya cevabı genelde at olur. Herhangi bir mizansenin içine atları ekleyince çok eğleniyor çocuk. Ben gülerim, o güler günler böyle geçer. Bir tek Tayland’da suratına at kremi sürmeye çalıştığımda gülmedi. Böyle durumlarda da bana söylediği standart cümle genelde aynıdır. “Allah belanı verse mi acaba?” At kremini kafamdan uydurmuyorum, çok popüler bir güzellik kremidir. Özellikle Japonlar yaz kış suratlarına at yağı falan sürerler. Amazonda bile mevcut gidin bakın.

Karantina Günlükleri

(Kokusuz diyor birde. Nasıl yani %100 at kokulu mu?) Neyse dağıldık konuya geri dönelim.

Arkadaşım forumda bana bu at sevdasından bahsedince aklıma kardeşim geldi ve bu muhabbete şahit olsa çok güleceğini düşündüm nedense. Ya da yine “Allah belanızı verse mi acaba?” derdi. Sonrasında bir hayvansever olarak araştırdım inceledim ve gerçek atlarla hiçbir alakalarının olmadığını gördüğümde tamam bunlardan yazı çıkar dedim.

New Orleans Yolları Taşlı

Geliyor Kalem Kaşlı

Karantina Günlükleri
Şunu rüyamda görsem terapi masraflarım tavan yapar.

Pony fetişistleri genelde iki kişilik gruplardan oluşmakta. Bir tanesi orijinal el emeği göz nuru at kostümleriyle “pony” olurken diğeri de atın sahibi olarak dominant bir pozisyonda. BDSM’in çok bilinmeyen bir alt kolu. Furries alt kültürüne yakın dursalar da çemberin biraz dışında kalıyorlar. Her sene New Orleans’da bir festivalde toplanıyorlar. Tamam çok “cringy” karakterler ama ben çok güldüm ve eğlendim. At kostümlü amcalar böyle engelli yarış falan yapıyorlar ciddi ciddi… Bir de yeteneksizler düşüyorlar falan sonra kostüm yarışmaları vs vs.

Şu videoyu seyredip gülmeyecek biri var olabilir mi?

Link: https://www.youtube.com/watch?v=PFEvlc9QdQ8

Şimdi düşündüm de kesin vardır gülmeyecek olan. Özdemir Erdoğan hiç gülmez gibime geldi nedense ama Ferhan Şensoy mesela kesin gülerdi…

Baştaki okul müdürü tipli amcaya mı kopsam yoksa engellere takılıp çot diye yere yapışan arkadaşa mı düşsem bilemedim. Seçenek o kadar bol ki.

Akşam da baya dans partisi var rave tadında. Böyle kocaman atlar hop hop dans ediyor:

Kardeşimi de alıp gideyim bari ben buraya. Kesin gülüp eğlenir. Dur ben bu teklifi sunayım ona derhalen.

Şuradaki websitesinden sürüye katılıp festival biletlerini temin edebilirsiniz:

Link: https://www.poniesonthedelta.net/

Siteye bir göz gezdirdim de kurallar kısmında “Clothing is optional” diyor. Çıplak mı yoksa bu atların bir kısmı? Yok kardeşime teklifi götürmekten vazgeçtim. Kesin yine bir adet “ALLAH BELANI VERSE Mİ ACABA?!?!” cümlesi yerim.

İçimi kemiren bir soru: Amazon’da pony fetiş zamazingoları satılıyor mudur acaba?

Cevap: Hayal kırıklığına uğratmadın Amazon 🙂

Sadece bir müşteri yorumu var o da tek kelimelik bir yorum: “Asla!”… Alıcının adı da Alpha Pup. Hmm ilginç… adı Alpha Pup olduğuna göre belki o da “pup play” yapan bir abidir. Bilmeyenler için onlar da aynı bu atların puppy köpek versiyonları.

Neyse bugünlük internetin garip köşelerinde bu kadar gezinti size yeter. İlk seferiniz olduğu için az doz veriyorum. Komadan çıktığınızda tekrar görüşürüz.

Dipnot: Pandemi zamanında bu At Amcalar naapıyordur acaba? Malum atlar dar alanda sıkılır. Evde dörtnala nasıl koşacaklar? Ne yapacaklar? Maske mi takacak bu At Amcalar. Sahi korona atlara bulaşıyor muydu? Araştırmak lazım…

Bu yazının devamı olan “Karantina Günlükleri İnternetin Garip Köşeleri: Bölüm 2” ye buradan ulaşabilirsiniz.

Karantina Günlükleri yazı dizisinin diğer bölümleri:

“Karantina Günlükleri: Bölüm 3”
“Karantina Günlükleri: Bölüm 4”


2020-06-22

Bir cevap yazın

No apps configured. Please contact your administrator.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir